DEVA Partisi Genel Lider Yardımcısı Hatipoğlu sıhhat siyasetini SÖZCÜ’ye anlattı:
Devlet hastaneleri yapıldı lakin randevu alabilmek o denli kolay değil. Randevu aldınız. Örneğin ultrason çekimi için tam 1,5 yıl sonraya gün veriliyor. Randevu alabilen de 5 dakika içinde muayene olması gerektiği için rahatsızlığını bile anlatamıyor. Hekiminiz, sıhhat işçiniz mutsuz. Özlük haklarının yetersizliğinden değil, itibarsızlaştırıldıkları için batı ülkelerine gidiyorlar. Geçen yıl bin 400 hekim ülkemizden ayrıldı. Şartlarda bir değişiklik olmazsa iki bin 300 tabibin gitmesi bekleniyor.
Millet İttifakı’nı oluşturan 6 siyasi parti, sıhhat hizmetlerinde farklı bir yol izleyecek. DEVA Partisi Sıhhat Siyasetleri Lideri Aysun Hatipoğlu, batı ülkelerindeki uygulamaları da araştırdı, çok sayıda meslek örgütü, sivil toplum kuruluşu, sıhhat siyasetleri uzmanlarıyla aylar süren görüşmeler sonucu “Sağlık Hareket Planı”nı hazırladı.
SAĞLIĞIN DURUMU VAHİM
Büyük hastane binaları yapmak yerine, ulaşımı daha kolay 300-400 yataklı hastaneler açılmasından yana olduklarını belirten Hatipoğlu, “Devlet hastanelerinde sıhhate ulaşamayan vatandaşlarımız zarurî olarak özel hastanelere gidiyor. Yani sıhhat fiyatsız olmaktan büsbütün çıkmış durumda” diyor.
“5 dakikalık değil, 5×5 sıhhat hizmeti” sunmak için yola çıktıklarını belirten Aysun Hatipoğlu, ülkemizde sıhhatin içine düşürüldüğü durumu şöyle anlattı:
“Sağlık siyasetlerinde ve karar verme süreçlerindeki eksiklikler ve kaynakların faal dağıtılamaması nedeniyle sıhhate erişimde değerli sıkıntılar başladı. Pek çok siyaset kağıt üzerinde kaldı. Yakalanan muvaffakiyetler sürdürülebilir olmadı. Bugün Türkiye’de sıhhatin pek çok alanında önemli meseleler ile karşı karşıyayız. Aylar süren randevu bekleme müddetleri, beş dakikaya sıkışmış muayeneler, yapılamayan ameliyatlar, bulunamayan ilaçlar, istifa eden tabipler, beyin göçü, sıhhatte şiddet, kent hastanelerinin durumu, tıp eğitimindeki aksaklıklar derken, ülkemizin gündemine her gün pek çok sorunlu mevzu giriyor.”
Aysun Hatipoğlu, Ankara temsilcimiz Hürmet Öztürk’ün sorularına karşılık verdi…
KORUYUCU ÖNLEMLER
Koruyucu sıhhat hizmetlerini merkezine alan sıhhat idare modeli öngördüklerini, bunun için “Öncelikle halkı hastalıklardan koruyan, hasta olana ise en kaliteli tedaviyi sağlayan, bunu yaparken de sıhhat çalışanlarının hakkını gözeten, herkes için erişilebilir ve adil bir sıhhat sistemi yaratmak” istediklerini kaydeden Aysun Hatipoğlu, “Amacımız ‘Beş dakikalık muayeneye’ sıkışmış sıhhat sistemini 5×5 yaklaşımı ile tekrar inşa etmek. Böylelikle ‘sağlık hizmetini alanın da, sunanın da memnun olduğu’ bir Türkiye yaratmak” dedi.
Sistemin yükü sıhhat çalışanlarının omuzunda
İktidarın, bugüne kadar sıhhate erişimi tabibe ve ilaca erişim olarak tanım ettiğini, sistemin muvaffakiyetini muayene ve reçete sayısıyla ölçtüğünü, niteliği gözardı eden yaklaşımı nedeniyle sıhhat hizmetlerinin kalitesi daima olarak düştüğünü kaydeden Hatipoğlu, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Türkiye’de doktor başına düşen hasta sayısı 498 iken, OECD ortalaması 341’dir. Emsal halde, hemşire başına düşen kişi sayısı 413 iken, OECD ortalaması 102’dir. Bu dengesizliğin sonucu olarak ülkemizde doktorlar hastalarına beş dakikadan fazla mühlet ayıramamaktadır. Halbuki Dünya Sıhhat Örgütünün muayene müddeti için koyduğu standart taban 20 dakikadır. Bugün sıhhat sisteminde, ‘tedaviye erişim’ zannettiğimiz kavram aslında hasta yığılmasıdır. Halkımız teşhis ve tedavi gereksinimleri için yanlışsız sıhhat kuruluşuna, hakikat vakitte yönlendirilememekte, hasta kâfi düzeyde sıhhat hizmeti alamamaktadır. Sistemin yükü ‘ucuz işgücü’ haline getirilen sıhhat çalışanlarının omuzlarına yüklenmektedir.”