Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesi Fizyoloji Ana Bilim Kısmı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nazan Uysal Harzadın, yemek yemeğe başladıktan 20 dakika sonra beynin “doydum” sinyali verdiğini belirterek “O müddette siz ne kadar süratli yerseniz, ne kadar çok yerseniz midenizi o kadar doldurmuş, ziyadesiyle kalori almış oluyorsunuz.” dedi.
Muğla’nın Bodrum ilçesinde “3. Milletlerarası Peynir Festivali”ne katılan Prof. Dr. Harzadın, peynirin, kalsiyum ve fosforun yanı sıra farklı vitamin ve mineral içerikleriyle probiyotik olduğunu söyledi.
Fonksiyonel beslenme kuralları göz önüne alındığında günde ortalama 30-50 gram ortasında peynire gereksinim olduğunu belirten Harzadın, bilhassa bağışıklık sistemiyle ilgili hastalıkları olanların peyniri daha az tüketmesi gerektiğini vurguladı.
Yemek yeme alışkanlıklarına değinen Harzadın, yemeğin süratli yenmesinin ve süratli hazırlanmasının olumsuz tesirleri olduğuna dikkati çekti.
Harzadın, yemeklerin çok süratli hazırlanmasının vitamin ve mineral kayıplarına yol açtığına işaret etti.
Geleneksel tekniklerle hazırlanan besinlerde vitamin ve mineral kayıplarının daha az olduğunu anlatan Harzadın, “Bunları yavaş tüketerek daha çok besin içeriğini bedenimize alıyoruz. Yemek yemeye başladıktan yaklaşık 20 dakika sonra beynimiz ‘doydum’ sinyalini alıyor. O müddette siz ne kadar süratli, ne kadar çok yerseniz midenizi o kadar doldurmuş, gereğinden fazla kalori almış oluyorsunuz.” diye konuştu.
YEME ALIŞKANLIKLARI ÖNEMLİ
Harzadın, bedende bağışıklık sisteminin temelini oluşturan bakterilerin yüzde 70’inin bağırsaklarda bulunduğunu belirterek şöyle konuştu:
“Hücre sayısı ve gen sayısı bizim hücrelerimizden çok daha fazla. Biz mi onlar için, onlar mı bizim için yaşıyor? Düşünmek gerekiyor. Biz onların sıhhatini ne kadar koruyabilirsek, bizim sıhhatimiz da o kadar istikrarda olacaktır. Aslında bağırsaklarımızda uygun ve denetimden çıkmaya yatkın, yaramaz iki küme bakteri var. Güzel bakteriler zerzevatları daha çok severken, yaramaz olanlar ise pasta, börek, çörek, tatlıları daha çok seviyorlar. Yediğimiz, içtiğimiz şeylerle davranışlarımızla, alışkanlıklarımızla bunların istikrarını değiştiriyoruz. Daha çok tatlı yersek yaramaz olanlar, bize ziyan verici olanlar artıyor. Bu istikrar bozulursa yediğimiz her şey bize ziyan vermeye başlıyor.”